HTR2B Dönüşüm: Gerilim ve Bilim Kurgunun Muhteşem Buluşması.

İşte izleyenleri derinden etkileyen o film!

Ailenizle birlikte yaşadığınız o büyük şehrin  kaosundan kurtulmak için, şehirden oldukça uzak, ormanın içinde ikinci bir ev tuttuğunuzu hayal edin. Yalnızca biraz keyfinize bakmak, gürültülü ve yorucu günlük hayatınızı bir kenara bırakmak, birkaç gün bile olsa uzaklaşmak istiyorsunuz. Yine bir gün tüm ailenizle birlikte şehirden uzaktaki evinize gidiyorsunuz. Planınız çok basit, aynı zamanda klasik. Ailenizle keyifli bir akşam yemeği yiyip, belki biraz eğlenip vakit geçirmek. Peki kaldığınız ormanda yalnız olmadığınızı, kliniklerden firar etmiş, dünyanın en acımasız ordusunu oluşturmak için üretilen ilaçların etkisinde olan bir grup kobayla muhitinizde kilit altında kaldığınızı fark ettiğinizde ne yapardınız? 

htr2b 2

Acıma, vicdan, merhamet gibi insancıl duygulardan yoksun, beyinlerindeki hormonları baskılayan minicik bir hapın etkisinde olduklarını düşünün. Ve içlerindeki caninin nasıl ortaya çıktığını… Düşüncesi bile korkunç öyle değil mi? Muhtemelen ilk yapacağınız şey polisi aramak. -Ama şebekeyi kestiler- Ya da bir şekilde evden ayrılıp arabanıza binerek ailenizle birlikte ne olursa olsun arkanıza bakmadan kaçmak. -Ama arabanız artık çalışır vaziyette değil- İşte karşısında herkesin çaresiz kaldığı korkunç bir fenomenle karşı karşıyasınız.
Ölüm ya da kalım savaşı. İşte filmimiz bunu anlatıyor.

“İngiliz Independent gazetesi, büyük ilaç üreticilerinin araştırmalarında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede ilaçları insanlar üzerinde denediğini iddia etti. Gazeteye göre bu deneyde 893 Türk kobay hayatını kaybetti. Konuya ilişkin Sağlık Bakanlığından açıklama geldi. Bakanlık, yaptığı açıklamada iddiaları yalanladı.”

MV5BNzM4YjY3MGEtNjRmYi00NzlkLWIwNjAtZGYwZDE3ZjViYzc2XkEyXkFqcGdeQXVyODMyODMxNDY@. V1 1

Muhtemelen haberin devamını dinlemek istiyorsunuz. Ama elektrikleri kestiler. Jeneratörü bozdular. Kim olduklarına dair hiçbir fikriniz yok. Tıpkı size ne olacağına dair hiçbir fikrinizin olmadığı gibi. Müthiş bir mide ağrısı hissediyorsunuz. Korku, midenizdeki salgıları aktive ediyor ve bu gerilimle birlikte vücudunuzda bir titreme hissediyorsunuz. O titreme midenizde daha şiddetli bir baskıya neden oluyor.  ‘Htr2b’ olarak uygulanan bu milyon dolarlık deneyin sahipleri ise deneklerin firarından “Sivil can kayıpları var, artmasından endişe duyuyoruz.” diyerek bahsediyor. Hepsi firar etmiş, can kayıpları var. Yani karşılaştıkları insanları öldürüyorlar. Midenizde şiddetli bir kramp daha hissediyorsunuz. Acaba biz de mi onlardan olacağız endişesi vücudunuza elektrik hissi verilmişçesine yayılıyor.

Htr2b bir gen. Hepimiz bu geni taşıyoruz!

” Deneyin adı buradan geliyor. Birkaç yıl önce Finlandiya’da bir hapishanede araştırma yapıldı. En azılı suçlularda bu genin mutasyona uğramış olduğu saptandı. Bu gen beynin zevk merkezini etkiliyor. Mutasyon, serotonin ve dopamin üretimini engelliyor. Bu da saldırganlığa, şiddete ve dürtüsel davranışların artmasına yol açıyor. Tek bir hap. Dünyanın en saldırgan ordusunu yaratmak için…”

Film sonunda duyduklarınıza inanamıyorsunuz. İnsanların ne kadar bencilleşebileceğini, ne kadar canileşebileceğini ve sanki onlara sonsuza kadar yaşayacaklarını düşündüren egoları uğruna neler yapabileceklerini göstermek için çekilmiş bir sahne olduğunu fark ediyorsunuz. Olaya yalnızca film bazında bakmayın. Gerçek hayatta da bunların örneklerini görüyoruz. Hatta film sonunda yaşandığı dönem gündemi sarsan bazı haberleri paylaşmışlar. Haberler filmden de korkunç, çünkü hepsi gerçek. Zaten hem oyunculardan hem de filmin senaristinden dinlediğim kadarıyla filmin asıl amacı da bu haberlere dikkat çekmek, farkındalık oluşturmakmış.

Türk Sinemasında farklı bir boyut!

Ülkemizde çekilen korku türü filmler genellikle metafizik ve doğaüstü varlıkları konu alınarak çekiliyor biliyorsunuz. Bu tarz yapımlardan hoşlanmıyorsanız ve farklı bir konu arayışındaysanız bu filme kesinlikle bir şans vermelisiniz. Aşırı sürükleyici, seyir zevki ve gerilimi yüksek bir yapım ortada.

“İnsanın içine nefret tohumları attığında o kendi kendine büyür. Onun büyümesi için başka bir şey yapmanıza gerek yok. İhtiyaç duyduğu şey zaten orada. İçinde saklı.”

Filmi inceleyip detaylı olarak yazdığı için @zulalyssa'ya çok teşekkür ederiz. 🙂

Yorum Gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir